Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Nisan 2015 Perşembe

Furious 7 ve Hızlı ve Öfkeli Serisi


Çoğu kaliteli dediğimiz film, sonrasında gelen devam serileri yüzünden eski değerini kaybeder, eleştiri bombardımanına tutulur. 8. 9. serisi çekilen filmlerle ilk başta ben makara yaparım ama bu seriye toz konduramıyorum ne yazık ki. Geçtiğimiz gün, Hızlı ve Öfkeli serisinin 7. filmi olan Furious 7'yi IMAX'de izleme imkanım oldu ve kritiğini yapmak da farz oldu. (Spoiler içermesi yüksek ihtimal bir yazı olacak baştan uyarayım :)

Aslında bu genel olarak Hızlı ve Öfkeli serisinin bir kritiği olacak fakat önce 7. filmden başlayalım. Film, bir önceki filmde ekibin hakladığı Owen Shaw'un abisi olan Deckard Shaw'un ortaya çıkıp, kardeşine zarar verenlere zarar verme çabası üzerine kurulu bir senaryoya sahip. Deckard Shaw, kardeşine zarar veren Toretto ve ekibini öldürmeye çalışmaktadır. Kendisini ailesini korumaya adamış olan Toretto, ekibini yeniden toplar. Gizli servis ile yaptığı anlaşma neticesinde, Deckard Shaw'u yakalayabilmek için God's Eye adında bir sistem oluşturmuş olan bir Hacker'ı yakalamaya çalışır.

Hızlı ve Öfkeli serisi, 4. filmden itibaren otomobil odaklı bir seriden, aksiyon odaklı bir seriye dönüşmeye başlamıştı. Bu filmde ise bu dönüşüm tamamen gerçekleşmiş. Arabalar, yalnızca takip ve kaçış için kullanılan birer araç haline gelmiş ve ilk filmde Toyota Supra ile Ferrari'ye toz yutturan ekip artık Ferrari kullanmaya da başlamış:). Bu film, bir çok kişiye göre abartılı, klişe ve fiziksel olarak imkansız sayılabilecek aksiyon sahneleri barındırıyor. Uçurumdan düşen otobüsten atlama sahnesi, helikoptere araba ile çarpma sahnesi, iki arabanın yan yana gelip bir camdan diğerine birisinin geçmesi, uçurumlardan düşen arabalardan sağ çıkan insanlar ve daha niceleri. Mantık hataları içeren ve "yok artık" dedirten,  Hobbs'un bicepsleriyle kolundaki alçıyı parçalaması:), Letty'nin, Toretto'ya kalp masajı yapan Brian'ı ittirip "çekil lan şurdan" edalarıyla Toretto'yu kucağına alıp sözleriyle onu hayata döndürmesi gibi sahneler de ben dahil bir çok insana komik gelmiştir. Abu Dhabi'deki lük rezidansın önüne sırayla lüks arabalarla gelip Ocean Eleven'dan çıkma bir sahneyle arabalardan iniş kısmı da komikti ne yalan atayım. Fakat bazı film serileri insanı o kadar içine çeker ki, yeni gelen filmlerini heyecanla beklersiniz ve çok çok çok saçma değil ise o filmi öyle ya da böyle seversiniz. Bu seri benim için böyle serilerden birisi ve bence 1. ve 2. filmden sonraki en iyi Hızlı ve Öfkeli filmi olmuş diyebilirim.


Toretto, her zamankinden daha ön planda tutulmuş. Filmi üç ana başlığa böldüğümüzde aksiyon, aile ve Paul Walker diyebiliriz. Vin Diesel buradaki aile kısmının baş aktörlerinden. Serinin ilk filminden bu yana tek amacı ailesini ve ekibini bir arada tutabilmek ve bunun için elinden geleni yapmasıdır. Bu nedenle daha ilk filmden itibaren insan kendini o ailenin bir parçası gibi hissediyor. O evin bahçesindeki barbekü partilerini sanki onlarla beraber yapıyorsunuz. Bu nedenle filmde insanı en yaralayan sahnelerden birisi o evin havaya uçması oluyor. Yine aile kavramı kısmında yer alan Letty ise filmin bu sefer en gereksiz karakteri olmuş. Bir anda "Benim kendimi bulmam lazım" diye çıkıp gitmesi, sonra bir anda "Ben geldim" diye ortaya çıkması falan çok kötü olmuş. Ayrıca Michelle Rodriguez'e romantik sayılabilecek roller gitmiyor arkadaş. Bu kadın helikopter uçurmalı, silah kullanmalı, araba sürmeli falan. Her karaktere tek tek değinmeyeceğim fakat ilk defa kötü adam rolünde izlediğim Jason Statham bence rolünün hakkını fazlasıyla vermiş ve filme cuk oturmuş. Onun içinde olduğu dövüş sahnelerini nefessiz seyrettim. Zaten görünüşe göre bir devam filmi daha gelir ve konu Statham'ın karakteri etrafında döner gibi. Bu filmdeki en keyifli anlar ise şüphesiz Tyrese Gibson'un şaklabanlıkları ve Dwayne Johnson'ın o cüsseyle yaptığı türlü komikliklerdi.

Filmde, serinin eski filmlerine oldukça fazla atıf vardı ve bir şekilde eski filmlere bağlamışlar bu filmi ki benim çok hoşuma gitti o durum. Filmin ortalarında bir anda "Tokyo Drift" müziği eşliğinde Japonya'ya geçilmesi ve 3. filmden sahnelerin yeniden izletilip bu filmde kronolojik olarak bağlanması muazzam olmuş. Han'ın ölüşünü bize yeniden yaşatarak 3. filmi kronolojik olarak 6. sıraya çıkarmışlar aslında. İlk filmden kalan ton balıklı sandviç muhabbeti ve diğer replikler güzel bir nostalji yaşattı. Sadece replikler değil, arabayı tırın altında sürmek, hareket halindeki tıra müdahale etmek gibi eski filmlerden gelen bir çok sahne de, daha iyi bir şekilde tekrarlanmış. Tabi eski sahneleri uyarlarken kullanılan efektler bir harika olmuş. Özellikle bir kaç yerde kullanılan, kameranın karakter ile birlikte dönmesi olayına bayıldım. Zaten söylememe bile gerek yok; bu filmi kesinlikle IMAX'de izlemelisiniz. Bu dönemde böyle güzel efektli fakat 3D olmayan bir filmi IMAX'de bulmak zor.

Serinin en başına dönüp baktığımda 14 sene geçtiğini görüyorum ve o filmi daha gün gibi hatırlıyorum. Artık bu seri, bana da yılların nasıl geçtiğini hatırlatır oldu özellikle Mia ve Letty'nin harbi harbi yaşlanmış olduklarını gördükten sonra:) Fakat tabi ki hiç yaşlanmayanlar, her filmde olduğu gibi bunda da, modifiye arabaların yanında dans etsinler koydukları olmazsa olmaz ablalar. Onlarda fazlasıyla görevlerini yerine getirmişler:) Modifiye araba hikayesi az olsa da yine de araba severli doyurdu diyebilirim film için. Eskilerden hatırladığımız Toyota Supra ve Nissan Skyline GTR'ı bol bol gördük filmde. Arabaların yanında bir parantez de müziklere açmak lazım. Gidilen her mekana uygun çok güzel müzikler seçmişler yine. Gece yarısı yarışları esnasında çalan undergroundlar, sahil kenarı sahnelerinde çalan bandaleros ve Orta Amerika müzikleri, Japonya'da çalan Tokyo Drift büyük keyif verdi.

Evet şimdiye kadar bahsetmediğim bir isim var farkındayım. Hem assolisti muhabbetinden, hem de karakteri gözümün önünde geldikçe hüzünlendiğim için Paul Walker'ı en sona bıraktım. İzlediğim her sahnede hüzünlendim ve filmin sonlarındaki o kumsal sahnesinde nerdeyse gözlerim doldu. Bu serinin baş kahramanı, olmazsa olmazı, hayat dolu bir insan kaybettik. Dünyada daha önce ölmesi gereken bir dolu insan varken böyleleri önce gidiyor işte ne yazık ki :( Yanlış hatırlamıyorsam sadece 3. filmde yoktu Brian O'Conner karakteri. Çekimler esnasında hayatını kaybettiği için senaryonun değiştirileceğini ve çok büyük ihtimalle filmde karakterinin öldürüleceğini düşünüyordum fakat Paul Walker için şahane bir son hazırlamışlar. Filmde öldürüp kendisini kötü hatırlatmak yerine ailesi için yaptığı işi bırakan ve ekiple yolları ayrılan bir karakter çizmişler Paul için. Sahilde ailesiyle oynarken onu izleye ekip arkadaşları ve ailesi, hüzünlü halleriyle sanki Brian'ın aralarından ayrılmasına değil de Paul'un ölümüne üzülüyor gibiydiler. Zaten o sahne, Paul'un gerçek hayatından bir sahnesi gibiydi; ailesini çok sevmesi fakat onlardan ayrılması... Filmin son sahnesinde ise Dominic ile birlikte son bir sürüşe çıkıyor Brian ve ikiye ayrılan yolda, yolları ayrılıyor, ne yazık ki sonsuza dek. O sahnede Paul Walker'ın ilk filmde kullandığı efsane Toyota Supra'nın bembeyaz, tertemiz, modifiyesiz bir halde olması, ayrılıştan sonra kameranın onu takip edip okyanus ve gökyüzünün bir beyazlıkta birleşip filmin sonlanması, şahane olmuş. Paul için hak ettiği, harika bir veda hazırlamışlar. Eski filmlerdeki Paul Walker'ın yer aldığı sahneleri art arda koymaları boğazımı düğümledi resmen.  Son sahne, kendisini o ailen biri gibi hisseden bir çok insanı çok etkilemiştir eminim. Elveda güzel insan. Bu seri sensiz devam ederse izler miyim bu sefer emin değilim. İçimden bir ses Schumacher - Formula 1 ayrılışı sonrası bu spordan kopuşumu bu film serisinde de yaşayacağım diyor. Toretto'nun filmdeki son repliğiyle yazımı noktalayayım, For Paul...


I used to say I live my life a quarter mile at a time and I think that's why we were brothers - because you did too. No matter where you are in this world, whether it's a quarter mile away or half way across the world. The most important thing in life will always be the people in this room, right here, right now. Salute mi familia. You'll always be with me. And you'll always be my brother.


( Furious 7, The Fast and The Furious, Paul Walker, Vin Diesel, Jason Statham, Dwayne Johnson, Los Angeles, Toyota Supra, Brian O'Connor, Dominic Toretto, Tokyo Drift, Modifiye )

2 Mart 2014 Pazar

And The Oscar Goes To...


Eveeet, uzun bir süre sonra Oscar adayı oldukça film izlemiş olarak, ödül törenine saatler kala biraz yorum ve tahmin yapmak istedim. Yine de izlemediğim baya film olmasından ötürü her kategori hakkında bir şey diyemeyeceğim. Bakalım neler olacak.

Best Picture
Açıkçası en iyi film kategorisinde son yıllardaki en keyifli filmler seçilmiş diyebilirim. Hangi filmin alacağı oldukça belli fakat diğer filmler de oldukça etkileyiciydi. Gravity, özellikle IMAX'de izlendiğinde efsane bir filmdi benim için. Tom Hanks'in Cast Away'inden bu yana hemen hemen tek kişinin oynadığı en sürükleyici filmdi diyebilirim. The Wolf of Wall Street, pornografik görüntüler had safhada olsa da yine yılın iyi filmlerindendi. Di Caprio ve Scorsese ikilisi yine harika bir iş çıkarmış. American Hustle ise Christian Bale'in oyunculuğu, mekan ve kostümler dışında bence yılın en balon filmlerinden di. Bana biraz geçen seneki Silverlining's Playbook'un meyvelerini yemek istemişler gibi geldi. İlk yarısı sürükleyici denilebilirdi fakat film gereksiz uzundu. Benim bu yılki şahsi favorim ise Dallas Buyers Club. Konu gerçekten hiç beklenmedik bir yere gidiyor filmde. Oyunculuklar inanılmaz. Christian Bale'den sonra McConaughey'in de kilo verme başarısı muazzam. Filmin büyük kısmı ufak bir kasaba içerisinde geçiyor. Oldukça yavaş ilerlemesine rağmen insanı sıkmıyor. Fakat bu yılki en iyi film, biraz filmin iyi olmasından, biraz filmin içeriği itibariyle Academy tarafından pohpohlanacağından ötürü 12 Years a Slave olacak. Film özellikle ırçılık konusunda ekstra bir duyalılığa sahipseniz insanı acayip sinir ediyor. Bu duyguyu yaşatabilmek bile başlı başına bir meziyet. Chiwetel Ejiofor'un performansını, filmin son sahnesi dışında pek beğenemedim açıkçası. Tüm film boyunca yüzünde aynı ifadeyle oynadı. Filmin ilk yarısı soluksuz izlendi fakat ikinci yarısında bir dolu konu iç içe geçti. Bir yerlerden Brad Pitt fırladı falan :) Sonuç olarak bence The Wolf of Wall Street ile yarışacak fakat en iyi film ödülünü alacaktır.

Actor
Christian Bale yine muazzam bir kilo değişikliği ile karşımızda. Internette arattığınızda karşınıza çıkan kilo değişimi resmine bu filmi de eklemek gerekiyor sanırım. Filmdeki pislik karakteri, tipiyle birlikte direkt yansıtmış ve oldukça başarılı gözüküyor. Bu kategorideki en zayıf halka, filmdeki oyunculuğu kötü olmamasına karşın Bruce Dern gibi gözüküyor. Huysuz, yaşlı baba rolünü süper oynamış fakat bence onun yerine buraya bir Tom Hanks de konulabilirmiş. Chiwetel Ejiofor ise Bafta'yı alarak favoriler arasında gözüküyor. Çok alacağını düşünmüyorum fakat en iyi filmdeki ırkçılık muhabbeti burada da geçerli olup bir sürpriz gelebilir. Gelelim Di Caprio'ya. Bu adaylığı, daha önceki filmlerindeki oyunculuğunun yanında biraz daha sönük kalıyor gibi. Filmdeki oyunculuğu yine muazzam. Özellikle overdose yaptıktan sonraki saçmalama sahneleri inanılmaz eğlendirici olmuş. Adamın üzerinde zaten yakışan bir beyefendi, zengin adam rolü var ki yine on numara gitmiş. Üstelik bence bu sene, yıllardır alamadığı ödülden dolayı Academy üzerinde bir baskı da oluşabilir. Son röportajında Oscar için değil iyi iş çıkarmak için oynadığını söylese de içten içe bu sene de alamazsa birilerine söveceği aşikar. Bence favori iki adaydan bir tanesi. Diğer ise kesinlikle Matthew McConaughey. İnanılmaz bir kilo vermiş, süper bir oyunculuk göstermiş, Golden Globe almış, en büyük favorilerden birisi. Di Caprio ile kapışacaklar fakat bence ödülü alacak.

Actress
Bu yılki en zor kategorilerden birisi. Herkes favori ama adaylar genel olarak çok sağlam. Sandra Bullock, şahane ötesi bir oyunculuk sergilemiş. Hemen hemen tek başına oynadığı filmin çoook büyük bir kısmını muhtemelen yeşil perde önünde oynadı. Aktif bir diyaloğun çok olmadığı bu tarz oyunculuklar her zaman zordur fakat 2 saat boyunca uzayda tek başına bir oraya bir buraya giden bir kadını bize soluksuz izletti. Kendisi 2. favorim. Amy Adams'ın ise bence bu sene oyunculuğundan çok göğüsleri ön plana çıktı gibi :) Aşk, nefret gibi duyguların yanında bir düzenbazın sevgilisi rolünün hakkını verdi. Filmin ikinci yarısında çok ortalarda yoktu. Bunlar neyse de... Fakat Cate Blanchett... Blue Jasmine tarz olarak beni pek açmadı fakat Allah'ım bu kadının nasıl bir rol yeteneği var böyle. Gerçek hayatta böyle bir senaryonun içinde olunsa yaşayan kişi bu kadının oyunculuğu yanında rol yapıyor gibi gözükür. Zengin kadın karakteri de rolüne inanılmaz gitmiş, muazzam gözüküyordu. Bence bu yılki kategorilerde kazananın en açık olduğu kategori bu olacak. Judi Dench diğerlerine göre biraz zayıf kalmış ve ne yazık ki filmi izleyemediğim için Meryl Streep hakkında yorum yapamıyorum. Eminim orada da müthiş bir oyunculuk vardır ama o filmi izlemeden oyunu Cate'e verdim bile.

Supporting Actor
Bu kategorideki favorim ise Barkhad Abdi. Adam IMDB'de 2013 yılında doğmuş. Çok enteresan bir hayet hikayesi var. İlk filminde Oscar'a aday ve bence sonuna kadar hak ediyor. Tamam özellikle filmin sonlarına doğru filika içerisindeki sahnelerde "American, American" lafında bıktırdı ve o bölümdeki bazı sahnelerde ne yapacağını bilemez bir kaç görüntüsü var fakat rolüne cuk oturmuş. Genel olarak oyunculuğu çok başarılı ve ufak tefek hatalarının es geçilip ödülün kendisine verileceğini düşünüyorum. Bafta'yı da aldı, bu da adaylığının ciddiyetini gösteriyor zaten. Barkhad ile kafa kafaya kapışacak kişi ise tabi ki Jared Leno. Gerçi actor mü actress mi hangi kategoriden girmesi gerektiğine emin olamadım ama Dallas Buyers Club filmini bu kadar izlenebilir ve kaliteli yapan faktörlerden birisi kendisi. Standart bir insanı oynarken bir duygu aktarımı yapmak çok zor olabiliyorken bu adam rolünün hakkını bir travesti olarak veriyor. Adam filmde kendini homofobik bir adama sevdiriyor daha ne olsun:) Jonah Hill'in oyunculuğunu abartı buldum ve açıkçası Di Caprio'nun gölgesinde kaldı zaten. Bradley Cooper ve Michael Fassbender ise, başka bir yıl olsa bu ödülün favorileri olabilirlerdi fakat biraz şansızlıklarına kurban gittiler diyelim.

Supporting Actress
Hemen söyleyeyim, filmi izlemediğim için Julia Roberts ile ilgili yorum yapamıyorum :( Sally Hawkins, aslında oldukça fazla ruh halini yansıtabilecek bir rolde iken beni çok etkilemedi. Şansının olmadığını düşünüyorum. Jennifer Lawrence, geçen seneki en iyi kadın oyuncu Oscar'ından sonra inanılmaz bir çıkışta. Overrated bir oyuncu mu henüz karar veremedim. American Hustle'da fena değildi aslında. Bir filmdeki iyi oyuncu sayısı arttığı zaman bir ya da bir kaçı biraz silik kalıyor. Jennifer için de aynısı geçerli sanırım. Filmin ilk yarısında zaten çok ortada yoktu. İkinci yarıda ise sırf ortaya biraz Jennifer koyalım diye yapılmış sahneler var sanki (Evdeki çıldırma sahnesi falan). Ama her şeye rağmen başarılı bir oyunculuk sergiledi bence ve yine bu yılki favorilerden. June Squibb keşke ödülü alsa. Bu kadar tonton ve huysuz bir kadın olamaz :) Filmin kendisini bu kadar çekici yapan kişilerin başında geliyor aslında. Rolü çok çok fazla değil ama oynadığı az zamanda bile bana gerçek hayatta tanıdığım bir çok babanneyi aynen yansıttı. Bu kategorideki favorim ise Lupita Nyong'o olacak. O kırbaçlanma sahneleri, ağlamaları, insanın yüreğini sızlatıyor. Kendisi de film geçmişi olmayanlardan. Bu sene Hollywood'a özellikle Afrika'dan yeni oyuncular katılacak gibi. Zaten bu seneki ödül törenleri, Ellen'ın sunumu, 12 Years a Slave ve benzeri faktörlerden ötürü tam bir küresel mesaj verme töreni olacak gibi :D

Diğer kategorilerde fazla yorumda bulunmayacağım fakat fikrim olup aday filmleri izlediğim kategorilerdeki favorilerim de aşağıdaki gibi olacak. İşe uyumadan gidecek gibiyiz ama neyse senede bir gece sonuçta. Herkese iyi seyirler diyeyim şimdiden.

Best Picture - 12 Years a Slave
Actor - Matthew McConaughey
Actress - Cate Blanchett
Supporting Actor - Barkhad Abdi
Supporting Actress - Lupita Nyong'o
Directing - Alfonso Cuaron
Costume Design - American Hustle
Film Editing - Gravity
Animated Feature Film - Despicable Me 2
Music (Original Song) - Happy (Despicable Me 2)
Production Design - The Great Gatsby
Visual Effects - Gravity
Writing Adopted Screenplay - The Wolf of Wall Street
Writing Original Screenplay - American Hustle

( Academy Awards 2014, Oscars, Ödül Töreni, 12 Years a Slave, The Wolf of Wall Street, Gravity, Dallas Buyers Club, Leonardo Di Caprio, Christian Bale, Barkhad Abdi)

29 Haziran 2013 Cumartesi

Man Of Steel

Çok fazla çizgi roman okumuşluğum falan yoktur aslında fakat Superman'i sanırım herkes bir şekilde bilir küçüklüğünden beri. Benim için çizgi filmleri, 78 yapımı filmi ve 'Superman Returns' ibaretti aslında. Uzun zamandır sinemaya gitmediğim için ve gerçekten bu tarz bir film izlemeyi özlediğim için büyük bir heyecanla gittim aslında filme.


Öncelikle belirteyim bu 3D film furyası başladığından beri, üç boyutsuz izlemek istediğim filmleri o şekilde izleyememek, güzel senaryosu vs. olan filmlerin de üç boyutlu yapılmak uğruna efektlere falan boğulması beni en sinir eden şeydi fakat bu film o konuda çok başarılı diyebilirim. Süper kahraman filmlerindeki klasik olan dünyayı kurtarma kısımları başlamadan önceki kahramanın geçmişinin anlatıldığı kısımlar genelde çok kısa olup hemen aksiyona geçilmek istenir. Man of Steel'de bu durum çok güzel aşılmış bence. Filmin yaklaşık %20lik bir bölümünde nam-ı değer Superman'in doğuşu, gezegeninin geçmişi, dünyamıza gelişi gibi konular işlenmiş. Bu kısımlara hatta apayrı bir film gözüyle bile bakılabilir bence ve çok başarılı olmuş. Kısa kesilmemiş, insanı sıkacak kadar uzatılmamış, konu hemen geçilmemiş, efektler, aksiyon ve senaryo ile izleyiciyi ekranda tutmuş bu bölümler. Superman'in dünyaya gelişi sonrası çocukluğu, büyümesi, özelliklerini insanlardan gizleme çabası da ilk bölümden apayrı bir şekilde işlenmiş, daha sakin geçen, insanları kurtardığı bölümlerle filmin ana düşüncesinden insanları koparmayan bir bölüm olmuş. Filmin son bölümleri ise malum zaten, aksiyon patlaması. Kal-El'in zamanla dünya şartlarına adapte olup kendi gezegeninin atmosferine, materyallerine karşı zayıf düşmesi, ileride muhtemelen kendisini zor durumda bırakacak olan kriptonitin de neden buna sebep olacağını izleyiciye göstermiş ve güzel olmuş. Bunu yaparken insanın gözüne gözüne yeşil bir madde sokmayıp bu şekilde bir senaryodan gidilmesi de oldukça mantıklı olmuş. Ayrıca artık bu tarz filmlerde oldukça sık rastlanılan ufak espriler ve komiklikler de güzel bir renk katmış diyebilirim. Dünya'yı yok etme senaryosuna gelirsek, bence oldukça orijinal olmuş iki taraftan yer çekimini kullanmak. Fakat dünyayı ele geçirme sebebi için aynısını söylemeyeceğim. Arkadaşım koskoca uzayda başka gezegen mi yok da illaki dünya ile uğraşıyorsun. Al gezegeninin çocuk tarlasına sahip gemiyi ve git :) Şaka bir yana o noktada ufak bir zayıflık var ama film Superman'i biraz tanıtan bir film olduğundan ötürü her şeyden çok konulmamış; aynı kriptonitin çok kullanılmaması gibi dünyayı ele geçirme senaryosunun da üzerinde, detay olarak çok düşünülmemiş. Bu durum filmi kötü bir film yapıyor mu? Bence kesinlikle hayır. Benim gözümde hatta eksik denilebilecek tek ufak nokta burası olmuş. Bu senaryonun daha derinleşmesi ve Superman'in dünyadaki halkın sevgisini kazanıp onlarla kader birliği yapması durumunda zaten film bir Dark Knight seviyesine gelir.

Oyunculara geleyim önce. Fragmanı izlediğim zaman kim bu adam demiştim açıkçası. Henry Cavill rolüne tam gitmiş, adam net bir Superman yahu (alnında saçının kıvrılmamış olmasını saymazsak :). Bence oyunculukla aynı seviyede olan şey varsa, o kıyafeti vücuduyla doldurmaktır kesinlikle. Adamda çok başarılı bir vücut var. İleri derecede oyunculuk gerektirecek filmler için belki erken fakat vücut isteyen ne bileyim süper kahraman, kötü adam rollerinde kendisini artık görebileceğiz gibi geliyor. Lois Lane'imiz ise, rolüme çok gitmiş olan Amy Adams. Zaten filmin devamının geleceği bariz. Detayları okumadım, bir kaç filmlik anlaşıldı mı falan ama bu ikilinin devam etmesi bence oldukça güzel olur.

Herkesin çok tartıştığı kıyafet kısmına gelirsek. Ben genel olarak süper kahramanların tayt giymesine karşıyım o ayrı :) ama bence kırmızı slipsiz daha bir iyi olmuş gibi kıyafet. Eski çocuksu kırmızı-mavi ikilisinden biraz daha ürkütücü, daha heybetli, daha cool duran bir kıyafet olmuş. Pelerindeki logunun olmayışını filmin sonlarına doğru fark ettim ki bu da kötü durmamış demek ki. Benim her şeyden çok logo hoşuma gitti. Yani tam bir Superman Ssi değil, biraz daha farklı formatta, daha güzel bir logo olmuş. Özetlersek kıyafetin bu hale gelmesi bence genel olarak güzel olmuş. Yani Batman serilerine de bakarsak, bugün çekilecek bir filmin, siyah üzerine sırıtan sarılarla dolu retro bir kıyafet olmasını artık kimse istemez sanırım, bu da öyle bir şey işte.

Üç boyutlu filmlerdeki, 'Aman üç boyutlu film yaptık, herşeyi derin yapalım, show yapalım' anlayışı sanırım biraz biraz yıkılıyor. Zira bu filmde de benzer bir durum vardır. Efektlerde üç boyut kararında kullanılmış. Zaten karanlık ve hızlı sahnelere sahip filmlerde tam bir işkenceye dönüşüyor bence üç boyut ki bu filmde aynı hataya düşülmemiş. IMAX ise zaten ayrı bir keyif. Binalar arasındaki dövüş sahneleri, sesler, her bir yere çarpınca kırılan, çöken betonlarda kriptondan gelenlerin gücünün yansıtılışı, gezegende filmin başında geçen sahneler, kripton gezegenini parçalanışı... Uzun bir aradan sonra, geç bir saatte gitmeme rağmen bir filmi, saatime hiç bakmadan bitirdim diyebilirim.

After Earth, World War Z ve bu film arasında kalmıştım. Biraz yorum okudum ve sanırım akıllı bir tercih yapmışım. Filmi çok beğendim. Dark Knight seviyesinde tabi ki olmasa da, çok da uzak demeyeceğim ama. Diğer filmini dört gözle bekliyor olacağım. Süper kahraman filmlerini sevenler için kaçırılmaması gereken bir film ki bazıları özellikle Superman hayranıdır, o zaman kesinlikle kaçırmayın derim. Paraya kıyıp IMAX'de izlenmesi gerekiyor. Blueray'ini de çıktığı gibi edinip bir parti de evdeki büyük ekran TV'de izlemeyi planlıyorum. Kaçırmayın derim...

( man of steel, superman, henry cavill, amy adams, kriptonit, imax )