Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Haziran 2014 Pazar

26 Mayıs 2014 Justin Timberlake İstanbul Konseri


Bir çok kişinin bildiği gibi Justin Timberlake 26 Mayıs 2014 tarihinde dibimize kadar, İstanbul'a geldi. Bu konsere gitmemek tabi ki olmazdı. Lise zamanlarımın favorisi ve pop anlamında hala günümüzün en iyi sesine ve şovuna sahip Justin'i de gördük valla :)

Önce konser alanından bahsedeyim. İTÜ Stadyumu’na, hatta İTÜ’ye ilk defa gittim. Sıkı bir ODTÜ fanı olarak üniversite beni kendine hayran bıraktı diyebilirim. Yeniden okumak istedim :) Bileti en yakın tribünden aldım daha rahat izleyebilmek adına, iyi ki de öyle yapmışım. Sahadaki coşkuyu yaşadık diyebilirim. Üzerine ekstra olarak slow şarkılarda yerimize oturup dinlenme keyfi vardı. Kapılar 18:00’de açıldı ve biz hemen hemen 19:30 gibi üniversite civarlarındaydık. 10 dakikada içeri girdik, yerimiz belliydi oturduk. Konserin tamamını izledik, biraz yoğunluk içerisinde yaklaşık 20-30 dakika civarı bir sürede metroya ulaştık. Metroya binebildik, hatta oturarak gittik o derece. Konser bitişinden 1 saat sonra evdeydik. Sanırım biraz şans yanımızdaydı, keza bir çok kişi çıkıştaki sıkıntılardan ve metdonun bitmesinden şikayetçiydi. Bu kadar keyifli bir konser süreci geçirmedim diyebilirim. Her şey dört dörtlüktü. İzleyici kitlesi biraz problemliydi. Ergen sayısı, beklediğimin biraz üzerindeydi. Arada iğrenç çığlıklar falan oldu ama izlediğim yerde değil de saha içindeydi çoğunluğu çok şükür!


Ne yalan atayım, sahneyi ilk gördüğüm zaman biraz hayal kırıklığına uğradım. İşin içindeki JT olunca sanırım beklentiyi biraz yükselttim ama diğer konserlerinde kullandığı moving stage ve büyük ekranlar yoktu. Standart, siyah bezle kaplı ve çok büyük sayılmayacak bir stage ve iki yana konmuş ortalama büyüklüklerde ekranlar vardı. Tribünden izlediğim için biraz köşede kaldık, ama kaçırdığımız aşırı fazla birşey de olmadı. Ona rağmen sahnenin biraz daha geride ve daha geniş olarak kurulması iyi olabilirdi. Fakat o ekranlar üzerinde yapılan efektler gerçekten şahaneydi. Özellikle Suit&Tie’daki siyah beyaz ve retro havayı veren efektler tadından yenmedi. Ses de tribünlere oldukça temiz geldi. Özellikle Mirrors kapanışı, ses olarak yıktı geçti ortalığı.



Adam Justin arkadaş! 2 saat civarı sürdü konser ve adamın tek dinlendiği zaman slow şarkılarını söylerken oldu ve o zaman bile ya gitar çalıyordu ya DJ’lik yapıyordu ya da piyano çalıyordu. Ciddi büyük bir performans gösterdi. İnanılmaz bir tempoda sürekli şarkı söyledi, herkesi çoşturdu. Dansları vs. tam beklediğim gibiydi. Yıllar geçmesine rağmen hala çok formda. Hatta, yaptığı müziğin kalitesini de işin içine katarsak kariyerinin zirvesinde bir JT izledik diyebilirim. Konser, nedenini anlamadığım bir şekilde diğer konserlerinden yaklaşık 7-8 şarkı kısa sürdü fakat es geçtiği şarkılar özellikle yeni albümünden olduğu için çok da üzülmedim. Bu işlere konser esnasında karar verilir mi bilemem fakat seyircinin eşlik edemediği bir kaç ağır şarkı sonrası böyle bir karar da vermiş olabilir. Onun dışında samimiyeti orta seviyeydi. Seyirci ile etkileşim ise oldukça yüksekti. Bize de bol bol şarkı söyletti, eşlik ettirdi. Mikrofonla yaptığı şovlar, şapka hareketi, kıyafetler falan şahhaneydi. Özellikle arkasındaki ekiple olan etkileşimi, hem müzik hem de dans olarak üst düzeydi. Albüm konseri olmadı, hatta nostaljik oldu diyebilirim. Kendinisi sevmeye başladığımız şarkıları söyledi. Until The End Of Time’ı, tahmin ettiğim gibi Soma’daki madencilere adadı, iyi de yaptı. Şarkı esnasında tüm seyircilerin telefonların flashlarını yakıp eşlik etmesi ise harika bir görüntü oluşturdu. Ama özellikle beklediğim ve inanılmaz şovlarda söylediği Like I Love You ve Senorita harikaydı. Tartışmasız en sevdiğim şarkıdır Like I Love You. Klibinin bir benzerini orada da çekti diyebilirim. Sabah kadar söylese dinlerdim valla. Cry Me A River ile ortalığı salladı ve akustik What Goes Around kulakların pasını aldı. Adamı otur sabaha kadar dinle:) Suit&Tie ve Mirrors kapanışı, koreografi ve müzik olarak enfesti. Human Nature cover’ı da cuk oturmuş. Sıkı bir Michael Jackson fanatiği olarak Justin için King of Pop Jr. diyebilirim. Hatta belki ilerde tacı bile devralabilir. Bu nedenle ondan MJ şarkısı dinlemek de ayrı bir keyif oldu. Heartbreak Hotel cover’ı da 10 numaraydı. Sanırım konserle ilgili tek pişmanlığım paraya kıyıp Diamond Circle almamak oldu. Yerim çok rahattı fakat yapabileceğim herşeyi yapıp dibinden izleyebilirdim bu adamı, ona yanarım.


Özetle, Justin İstanbul’u salladı diyebiliriz. Kendi adıma bu kategoride izleyebileceğim top noktaydı kendisi ve kaçırsam çok üzülürdüm. Bir daha gelir mi, izleyebilir miyim bilemem fakat bu adam yüzünden artık bir çok kişiyi eskisi gibi keyifle dinleyip izleyemeyeceğim sanırım. Çıtayı inanılmaz yükseltmiş. The Tennesee Kids’le birlikte müziği ciddi bir seviye atlamış. Ergen müziği olayını zirvesinde bitirip tam olgun dönemine, R&B’yi ve biraz da Rock müziği katarak girmiş. İyi de yapmış. Türkiye de ya da başka bir yerde imkan olursa izlenmeden ölünmemesi gerek :)


( justin timberlake, istanbul, world tour, konser, itü stadyumu, 26 mayıs 2014, suit&tie, like i love you, mirrors )

11 Eylül 2012 Salı

RHCP'yi Türkiye'de İzlemek de Varmış

Fazla konser kültürü olmayan ve konserlere de çokça gitmeyen ben, son yıllarda 'Kim gelse gözüm kapalı giderim?' diye düşündüğümde ilk aklıma gelen isim hep RHCP oluyordu nedense. Her şarkısını bilmesem de, çok yakından takip etmesem de bu adamlara vereceğim paranın hakkını fazlasıyla alacağımı biliyor ve çok istediğim bir hayali gerçekleştiriyor olacaktım. Ve sıkça, 'Bu sefer gelecekler' dedikoduları altında geçen yıllardan sonra gerçekten geldiler. 8 Eylül 2012 tarihinde Red Hot Chili Peppers'ı ülkemizde, İstanbul'da ağırladık.


Son albümlerinde ölesiye severek dinlediğimiz şarkıların yaratıcılarından Frusciante'nin olmaması belki bir eksiklik olacaktı fakat sonrasında izlenen konser videolarından belliydi her şeye rağmen iyi olacağı. Zaten benimle birlikte gelen kişilere de sürekli aktardığım gibi, adamlar, bir Madonna, bir Michael Jackson tarzı show adamı değiller. Öyle uçan kaçan hareketler de olmayacaktı. Müziklerini ana amacım olarak belirleyip gidiyordum sadece. Bu anlamda hiçbir hayal kırıklığı yaşamadan ayrılacağım hemen hemen kesindi ve nitekim de öyle oldu. Belki bu işlerden başkaları kadar anlamamdan kaynaklı, belki adamları çok sevdiğimden kaynaklı fakat bence inanılmaz bir konser oldu. Adamların 50 yaşına geldiklerine inanmak gerçekten zor.

Tüm organizasyon saçmalığını da içine katarak bir kere daha olsa yine gözüm kapalı giderim diyor ve detaylara geçiyorum:

  • Gitmeden ipoduma doldururken düşündüğüm gibi, bize yakın bir coğrafyada bulunan Yunanistan'daki setlist çaldılar. Belki bir Otherside ya da Snow bekliyordum fakat ikinci sırada gelen Can't Stop ile olay rengini verdi. Biraz üzüldüm belki fakat 5 saniye sürmedi diyebilirim.
  • Belki konserlerini daha önce çok izlemememden kaynaklı fakat Dosed'un girişini çaldıklarında içimde kelebekler uçuştu fakat sonra öğrendim ki konserlerinde zaten bu şekilde ucundan koklatıp çalmıyorlarmış. Olsun, Under The Bridge de benim için oldukça kafi oldu:)
  • Josh Klinghoffer, Türk bayraklı tshirt'ü ile gönülleri fethetti. Bence oldukça da başarılı çaldı fakat özellikle Californication solosunda Frusciante'ninkileri hatırlayınca oldukça vasat geldi diyebilirim. Onun dışında adam 10 numara çaldı. Özellikle kırık ayakla bile ayağa kalkıp eşlik etmeye çalışması, bis için sahnenin yarısına koltuk değnekleriyle gelip onları atarak yerine geçmesi falan inanılmazdı.
  • Flea'nın görüntü yakından 80 yaşında gibi fakat adam yemin ediyorum benden genç durumda; o amuda kalkma nedir arkadaş, bas performansına zaten bi lafım yok. Zaten konserde iletişim konusunda zayıf olan Anthony yerine grubun kitle ile yegane iletişimini sağlayan kişi konumundaydı. Ezan ile ilgili söyledikleriyle seyirciyi bir kere daha coşturdu.
  • İlhan Erşahin ise bonusumuz oldu. Fakat kendi adıma söyleyeyim, sahnede o kişiler varken hiçbir şekilde dikkatimi çekemedi. Zaten bence oldukça tutuktu da.


  • Hemen hemen herkes ses sistemine laf etmiş fakat ben hiçbir problem hissetmedim. Can't Stop'un başlarında basların fazla gelmesi ile ilgili bir ayar çekildi gibi geldi bana, zira ondan sonra tertemizdi ses. Bilemiyorum belki de kulağım alıştı o an. Ama konseri, fazladan bir hoparlör seti olan sol taraftan izlemek oldukça akıllıca bir tercih oldu diyebilirim. Kendi çektiğim intro videosu aşağıda (Kolona çok yakın olduğum için ses kötü fakat maksat ortam gözüksün.)


  • Çoğu kişi aşırı kalabalıktan ve sahneyi görememekten yakınmış. Açıkçası izlediğimiz yerden, 1.60'lık kız arkadaşım da oldukça rahat bir şekilde sahneyi izledi. Hatta iyi bir açı yakalamak için önümüze 1-2 metrelik boşluk bile açabildik. Tüm bunlar için sahneyi ortadan değil de biraz kenardan görmeyi tercih ettik tabi bu arada.
  • Ekranlar ve o ekranların kullanımı ise inanılmazdı. Adamlar her bir şarkı için canlı canlı klip çektiler. Sahneye uzak olanlar için konulan ekranlar yetersiz denmiş bilemeyeceğim fakat uzun boylu bir insan olarak diyebilirim ki sahnenin yüksekliği biraz fazla gibiydi.
  • Seyirci biraz zayıf gibi geldi bana, belki de herkesin bildiği ya da söylemek istediği şarkıların çalınmamasından kaynaklı fakat malum şarkılarda vaziyet oldukça iyiydi.
  • Gelelim organizasyona... İstanbul trafiği sağolsun zaten konser alanına gelmemiz zaman aldı. Sonrasında ucu gözükmeyen bir kuyruk vardı kategori 1 için. O kuyrığun başındaki az kalabalık ise kuyruk beklemeden içeri giriyordu, direkt olarak aynısını yaptık valla, bu konseri riske atamazdım. Bekleyenler neden bekliyordu onu da anlamış değilim hala.
  • İçeride felaket bir tuvalet kuyruğu vardı. Hayır alkol satılmadan vaziyet böyle ise satılsa ne olurdu orada düşünemiyorum bile.
  • Çıkıştan bahsetmek istemiyorum bile. Muhtemelen hayatımda RCHP'yi bir kez göreceğim diye tadını çıkarıp bitinceye kadar gitmek istemedim. Sonrasında haliyle izdihamda kaldık. Konser alanından, istiflenmiş balık modunda çıktıktan sonra geçmeyen otobüsler, dolu dolmuşlar, geçmeyen taksiler, geçip de durmayan taksiler eşliğinde farklı farklı yönlere yürüyüp durduktan sonra 23:40'da biten konserden tam bir buçuk saat sonra bir taksi bulabildik. Ankara otobüsünü kaçırmamak için Beşiktaş'tan Kavacık'a taksiyle geçtik vs. hatırlamak bile istemiyorum, bahsettikleri ringler falan neredeydi gerçekten merak ediyorum. Hayır zaten mekanın o kadar insanı kaldırmayacağı belli, bari çıkış için bir düzenleme yap. O konserin sonu böyle olmamalıydı gerçekten.

Herşeyi bir kenara bırakırsak, hayatımdaki en keyifli anlardan bir tanesiydi. En rezalet anlarıyla yine olacak deseler yine giderim. Californication ve By The Way'i canlı canlı dinlemek... Gerçekten anlatılmaz yaşanır bir duyguymuş. Yine beklediğim isimler var, yine gelecekler, yine izlemeye gideceğim fakat bende aynı etkiyi yaratırlar mı emin değilim. Harika konseriniz için tekrar teşekkürler, umarım hala bu enerjiye sahipken sizi bir kez daha görme imkanım olur...

rhcp, red hot chili peppers, istanbul, türkiye, santralistanbul, pozitif, californication, by the way, flea, ilhan erşahin )